Aşırı şeker tüketimi ve nörobilişsel problemler
Günümüzde şeker, yiyecek ve içeceklerin vazgeçilmez içeriği haline geldi. Bu, 60’tan fazla ülkede Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyelerinin (25g/kişi/gün) dört katı fazla (>100g/kişi/gün) kullanımla çocuklarda, ergenlerde ve yetişkinlerde aşırı şeker tüketimine yol açmıştır.
Şeker bir bağımlılık mıdır?
“Şeker bağımlılığı” kavramı ve şekerin kötüye kullanım maddesi olarak sınıflandırılması hala tartışılmaktadır. Bununla birlikte şeker ve uyuşturucu kullanımında, ilgili beyin devrelerinde ve moleküler sinyal yollarında örtüşme olduğuna dair artan kanıtlar vardır. İnsanlar şeker ve yiyecekleri homeostatik enerji dengesini düzenlemek için tüketir, aynı zamanda zevk için de tüketir. Lezzetli yiyeceklere yönelik bu hedonistik arzu ödül odaklıdır ve aşırı yeme, homeostatik düzenlemeyi geçersiz kılan uyumsuz/negatif nöroplastisite ile sonuçlanabilir. İnsanlarda şeker, bağımlılık yapan uyuşturucuların neden olduğu büyüklükte dopamin salınımını indükleyebilir, ödül isteğini uyarabilir. Bu durum şekerin diğer kötüye kullanılan ilaçlara benzer şekilde beyin ödül sinyallerini ve devrelerini değiştirdiğini öne sürüyor.
Şeker ve nörobilişsel problemler
Bir dizi kemirgen çalışmasında yüksek şeker ve/veya yüksek yağlı diyetlerin bağımlılık benzeri psikiyatrik fenotipleri hızlandırdığı gösterilmiştir. Artan kanıtlar, batı diyetinde yüksek şekerli yiyecek ve içecek tüketiminin artan obezite salgını ile bağlantılı olabileceğini gösteriyor. Ayrıca Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozuklukları (DEHB) ile aşırı kilo/obezite arasında güçlü bir ilişki daha ortaya konmuştur. Çocuklarda yüksek şeker tüketimi hiperaktivite, yetişkinlerde ise dikkatsizlik ve dürtüsellik ile ilişkilidir.
İlginç bir şekilde, hamilelik sırasında yüksek sakaroz alımı, fare yavrularında artan lokomotor (lokomotor: kas ve iskelet sistemlerini kullanarak hareket etme becerisi) aktivite, azalmış dikkat/öğrenme ve dürtüsellik ile DEHB benzeri davranışsal fenotiplerini ortaya çıkarmıştır. Anksiyete, depresyon ve bilişsel eksiklikler, hayvan modellerinde bozulmuş hipokampal nörogenez ile güçlü bir şekilde ilişkilidir, ancak nedensel bir ilişki için kanıtlar eksiktir. Gerçekten de uzun süreli sakaroz tüketiminin ortaya çıkardığı kaygı ve uzamsal bellek bozukluklarına hipokampal nörogenez ve fizyolojideki değişiklikler eşlik eder.
Son kanıtlar, zayıf beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan obezite ve dürtüselliğin, işlenmiş yiyecek ve içeceklerin daha fazla tüketimine yol açtığını göstermektedir.
Sukroz (sakaroz), modern yiyecek ve içeceklerde vazgeçilmez hale geldi. Aşırı şeker tüketiminin, obezite, artmış lokomotor aktivite, duygusal ve bilişsel bozukluklara neden olması şekerin kötüye kullanılan bir ilaç olarak sınıflandırılması için tüm kriterleri karşıladığını ileri sürüyor. Bununla birlikte, ergenlik döneminde başlayan kronik aşırı sukroz tüketiminin, yetişkinlik boyunca lokomotor davranışı, duyguları ve bilişi etkileyip etkilemediği belirsizliğini koruyordu. Bu nedenle, hareket, kaygı, hafıza ve hipokampal nörogenez üzerindeki etkileri belirlemek için uzun süreli sakaroz alımının etkisi bir fare modeli kullanılarak anlamaya çalışıldı. Sonuçlar ilk kez, uzun süreli sakaroz tüketiminin önemli ölçüde kilo alımına yol açtığını ve yetişkin farelerde azalmış hipokampal nörojenez ile ilişkili olarak kalıcı hiperaktivite ve öğrenme bozukluklarına neden olduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar, batı diyetinde uzun süreli şeker alımının dikkat eksikliği ve hiperaktivite ile ilişkili bozuklukların patogenezinde rol oynayabileceğini düşündürmektedir.
KAYNAK:
– Beecher, K., Alvarez Cooper, I., Wang, J., Walters, S. B., Chehrehasa, F., Bartlett, S. E., & Belmer, A. (2021). Long-term overconsumption of sugar starting at adolescence produces persistent hyperactivity and neurocognitive deficits in adulthood. Frontiers in neuroscience, 15, 567.
Bizi takip edin: