Az güven mi, öz güven mi?
Alberta Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, belirli bir görev veya aktivitedeki yeteneklerimize olan güven eksikliği, başkalarının yeteneklerini abartmaktan kaynaklanıyor gibi görünüyor.
Bu çalışmadan elde edilen bulgular, liderlere zor bir görev karşısında kendinden şüphe duymaya nasıl karşı koyabilecekleri konusunda fikir verebilir.
Önceki araştırmalar, birçok görev ve aktivite için, insanların çoğunluğunun, özellikle görevler kolay olduğunda, diğerlerinden daha iyi performans göstereceklerini tahmin etme eğiliminde olduğunu göstermiştir. Klasik bir örnek, 1981’de ABD sürücülerinin yüzde 93’ünün ortalamadan daha iyi olduğunu iddia ettiği bir araştırmadan gelir.
Bununla birlikte, zor görevlerde de çoğu insan, başkalarının yapacaklarından daha iyisini yapacağını tahmin etme eğilimindedir.
İster zor ister kolay olsun, beklenti kendisinin diğer insanlardan daha iyi bir sonuç elde edeceği şeklinde ortaya çıkan bu çelişkili bulguları anlamlandırmak için, çalışma, koşucuları zamanlanmış bir yarıştan önce nasıl koşmayı umdukları hakkında araştırmıştır.
Araştırmayı yürütenler yokuş yukarı mesafeleri 10 ile 78 kilometre arasında değişen zorlu bir dağ yarışı parkuru seçtiler. Araştırmacılar, yaş, cinsiyet ve koşu deneyimini kontrol ederek, bitirme sürelerinin ortalamadan daha iyi olacağını yanlış tahmin eden koşucuların -aşırı özgüvenli olanların- esas olarak kendi performanslarını abartarak yönlendirildiklerini buldular.
Bu arada, ortalamadan daha kötü performans göstereceklerini tahmin eden koşucular -yeteneklerine güvenmeyenler- kendi performanslarını sağlam bir şekilde anlamışlar, ancak rakiplerinden daha fazlasını beklemişlerdi.
Araştırmacılardan Gerald Häubl, “Çalışmamız, iki farklı önyargı kaynağı veya insanların neden iyi kalibre edilemeyebileceğine ilişkin iki farklı neden tanımlıyor: öz değerlendirmelerinde önyargılı olanlar ve başkalarını değerlendirmelerinde önyargılı olanlar” demiştir.
Ayrıca, kendine güveni olmayan grup sadece kendi performanslarını tahmin etmede oldukça isabetli olmakla kalmayıp aynı zamanda ortalamanın üzerinde olan kişiler olma eğilimindeydiler.
Häubl, işyerinde kendini “Sahtekarlık Sendromu” (imposter syndrome: ben bu başarıları hak etmedim vb.) olarak gösterebilen özgüven eksikliğinin, özellikle insanları daha çok çalışmaya motive ediyorsa, genellikle faydalı olabileceğini de söylemiştir.
Denilebilir ki güvensizlikle ilgili sorun, gerçekten bir şeyde başarılı olma potansiyeline sahip olan insanları denemekten bile alıkoyabilmesidir çünkü yanlış bir şekilde, kendilerinden daha iyi olan birçok kişi olduğuna inanmaktadırlar.
Bu çalışmada kendi performanslarını abartan kişiler ortalamanın altında olan kişiler olma eğiliminde olarak gözlenmişlerdir.
Häubl, “Bu son sonuç, vasıfsız kişilerin performanslarını abartma eğiliminde olduğunu gösteren önceki araştırmalarla paralellik gösteriyor” demiştir. Bu aşırı güvenin, daha yüksek veya daha düşük motivasyona ve dolayısıyla istenen bir sonuca dönüşmesine bağlı olarak iyi veya kötü olabileceğini de belirtmiştir. İnsanlığın en büyük başarılarından bazıları, muhtemelen bir tür aşırı güven tarafından körüklenmişti. Fakat akabinde, insanlığın en muhteşem başarısızlıklarından bazıları da vardı.
“Çok genel bir ifadeyle hem kendi hem de başkalarının yeteneklerinin doğru bir değerlendirmesine dayanan iyi ayarlanmış güven, erişmek için insanların çaba göstermesi gereken bir şeydir.”
KAYNAK:
– Engeler, I., & Häubl, G. (2021). Miscalibration in predicting one’s performance: Disentangling misplacement and misestimation. Journal of Personality and Social Psychology, 120(4), 940–955.
Bizi takip edin: