Irkçı Beynin Analizi
Günümüzde nörobilimin her türlü kavram ile ilişkilendirildiğine şahit olmaktayız. Beyin işleyişi ile arasında bir bağ oluşturmanın mümkün olduğu her tema, her başlık, her kavram bir şekilde nörobilim ile ilişkilendirilebilir. Irkçılık ve nörobilim her ne kadar birbirine uzak konularmış gibi görünseler de ilerleyen teknoloji ve nörogörüntüleme sistemleri bu yargının o kadar da doğru olmadığını gösteriyor.
“Irkçı beyin” bizlere neler söylüyor?
50 yılı aşkın bir süredir, sosyal psikologlar, önyargının kökenini ırksal önyargı da dahil olmak üzere tüm biçimleriyle anlamaya çalışıyorlar. Bu uzun yıllar boyunca genel olarak felsefeciler ve ırkçılık ile ilgili çalışmalar yürüten diğer araştırmacılar, psikoloji camiasının ortaya çıkardığı argümanları “yetersiz ve birey bazlı” olmaları gerekçeleriyle görmezden gelme eğiliminde oldular. Son zamanlarda ise nörobilimin ve nörobilim alanında kullanılan cihazların gelişmesi ile beraber “ırkçılık” sosyal ve tarihsel nedenler baz alınarak odaklanılan bir konu olmanın yanında kişilik yapıları ve beyin işlevi ile de ele alınan ve tartışılan bir konu haline gelmiştir. Bu ilerlemelere paralel bir şekilde sosyal psikologlar dikkatlerini ırksal bilişin örtük yönlerine çevirdi. Nörobilimden faydalanma imkanı bulan sosyal psikologlar “aynı ırk avantajı” adı verilen fenomen üzerinde durdular.
Irksal yanlılık barındıran davranışların beyinde ne gibi bir karşılığı olduğunun tespiti ve analizi, bu yanlı tavrın nasıl ortaya çıktığını anlama ve bu yanlılığın potansiyelini azaltmada işe yarayabilir görünmektedir. İşte tam bu noktada “bir kişinin ırksal önyargılarının olup olmadığını anlamak için” nörobilim bizlere yardım sağlamaktadır. “Örtük önyargı görevleri”nin incelendiği bir çalışmada deneye katılan kişilerden bilgisayar ekranında çıkan kelimeleri pozitif ve negatif olarak sınıflandırmaları isteniyor. Kelimeler ekrana gelmeden önce çok kısa bir sürede siyah ya da beyaz ten renklerine sahip kişilerin yüz resimleri yanıp sönüyor. Çalışmada eğer kelime ekrana gelmeden hızlıca çıkıp kaybolan yüz siyah tenli biri ise negatif kelimeleri sınıflandırmada, beyaz tenli biri ise pozitif kelimeleri sınıflandırmada katılımcıların daha hızlı oldukları gözlemleniyor. Dahası, bu bulgulara dayanarak beyaz ten rengine sahip kişiler ve Asyalılarda, bilgi işleme ve sosyal dünyayı algılama süreçlerinde ırksal yanlılık oranlarının %75’ten fazla olduğu tahmin ediliyor. Fakat “örtük” olan bu yaklaşımların ırkçı tutum ve davranışlara yol açıp açmaması meselesi bahsedilen durumdan daha girift bir beyin bölgeleri arası etkileşimin ürünü gibi görünmektedir.
Irkçılığın temelinde yatan bu nöral ağlar nelerdir?
Beynimizde limbik sistemin bir bileşeni olarak “amigdala”, otonom fonksiyonların işleyişinde rol almasının yanında duygularımızın kontrolü, tehdit algısı, korku, heyecan ve öğrenme süreçlerinde rol oynar. Yapılan beyin görüntüleme çalışmaları “örtük önyargı” sergileyen kişilerde amigdalanın siyah ten rengine sahip ve farklı ırklara ait yüzlere daha yoğun bir elektriksel tepki verdiğini göstermektedir. Kişinin kendini tehdit altında, kaygılı ve rahatsız hissettiği durumlarda da amigdala benzer bir tepki vermektedir. Neyse ki, “beyni sağlıklı işleyen” kişilerde yoğun amigdala tepkisine “prefrontal korteks” adı verilen yönetici ve yürütücü işlerden sorumlu beyin bölgesi yardımcı olmaktadır. Bu beyin bölgemiz korkunun ve kaygının tetiklenmesini rasyonel olarak değerlendirme ve otomatik işleyen bu sistemi sakinleştirme desteğinde bulunur. Aynı şekilde “dorsolateral prefrontal korteks” ve “ön singulat korteks” gibi beyin bölgelerimiz aracılığıyla beyin, uygunsuz davranış ve önyargıları baskılayarak bilişsel bir kontrol sağlar.
Görünen o ki beyni sağlıklı çalışan kişiler önyargılarını kontrol altına alabilirken, sağlıklı çalışmayan kişiler ortaya çıkan korku dalgalanmaları ve önyargıları ortadan kaldıramazlar. Bu kontrolü sağlayan bilişsel mekanizmalarda ortaya çıkan yoksunluk kişilerde olumsuz tutum ve davranışların oluşması sonucunu doğurmaktadır. Mesela yapılan bir çalışmada bozulmuş prefrontal lob fonksiyonu ile köktendincilik arasında bir korelasyon olduğu görülmüştür. Amfetamin ve alkol bağımlılığı hastalarında benzer beyin bölgesinde hasar ve duyguları düzenlemede sorunların oluştuğu da çalışmalar ile gözler önüne serilmiştir. Fakat yapılan diğer çalışmalar bizlere ayrımcılığın dolaylı önyargılardan kaynaklanabileceğini, böylece iyi niyetli insanların bilmeden ve hata yapmamak adına da ayrım yapabileceklerini göstermektedir. Yapılan çalışmalar, ortaya çıkan korelasyon, bütün bir nedenselliği anlamamızda yeterli değildir fakat sosyal bir sorun olan ırkçılığın analiz edilmesi hususunda bizlere yardımcı olmaktadır.
Beynimizin en muhteşem özelliklerinden biri fonksiyonlarda ortaya çıkan kayıpları telafi etme ve onarabilme yeteneği olan “plastisite”dir. Beyin yeniden organize olabilir ve kendini düzene sokabilir bir organdır. Örtük önyargılarımız, katı inançlarımız, aktif çalışan amigdala ve pasif çalışan prefrontal korteks plastisite özelliği sayesinde yeni sinaptik bağlantılar oluşturabilir, yeni bilgi ve deneyimlere açık olmamızı sağlayabilir.
Bilişsel egzersizler yaparak ve farkındalık seviyemizi arttırma hedefi taşıyarak güdülerimizin kontrolünü, beynimizi yeniden inşa edebiliriz. Kendimizi yeniden inşa edebiliriz.
KAYNAK:
– Sosyal Nörobilim – Oğuz Tanrıdağ
– Zhong W., Cristofori I., Bulbulia J., Krueger F., Grafman J. (2017). Biological and cognitive underpinnings of religious fundamentalism. Neuropsychologia, 100 ,18-25.
– Goldstein, R. Z., & Volkow, N. D. (2011). Dysfunction of the prefrontal cortex in addiction: neuroimaging findings and clinical implications. Nature reviews. Neuroscience, 12(11), 652–669.
– https://www.psychologytoday.com/us/blog/mind-in-the-machine/201809/understanding-the-racist-brain
Bizi takip edin: