Kanser ve Stres

Stres kanser ilişkisine dair fikirler son zamanlarda ciddi şekilde gözden geçirilmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, 1982 yılında varlığı keşfedilen Helicobacter Pylori-Peptic ülser ilişkisidir.

Bu ilişki stres ve bedensel hastalık arasındaki bağlantıya dair en güçlü örneklerden birinin ortadan kalkmasına yol açmıştır. Nihayet bu buluş 2005 yılında ilişkiyi saptayan bilim adamlarına (Barry J Marshall, J Robin Warren) Nobel ödülü kazandırmıştır. Ödül yazısında bu iki bilim adamının bir dogmayı yok ettiğinden söz edilmiştir.

Acaba stres kanser ilişkisi de bir dogma mıdır?

Konu iki açıdan ele alınmalıdır. Birincisi kansere sebep olan (etiyolojik) faktör olarak stres; ikincisi relaps’a (tekrarlamaya) ve ortalama yaşam süresinin kısalmasına yol açan faktör olarak stres. Her iki durumda da uzun yıllar cesaretle şu söylenmiştir:
“Stres hastalığın ortaya çıkışında ikincil bir etken olarak rol oynar. Yani hastalık aslında genetik bir zemine sahiptir ama stres ikincil bir etken olarak genetik süreci tetikler. Hastalık ortaya çıktıktan sonra ise ortalama yaşam süresinin stresli olanlarda olmayanlara göre daha kısa olduğu gözlenmiştir.”

Stres ve kanser arasında bir ilişki var mı sorusuna iki açıdan da yanıt vermek son derecede zordur. Hayvan çalışmalarında bile stres faktörünü izole etmek neredeyse mümkün görünmemektedir.

Akut ya da kronik bir stres uygulaması, sosyal ortamdan uzaklaştırma gibi stresörler kanser yapar gibi gözükse de, her türlü stres uygulamasında endokrin ve immün sistemler dahil olmak üzere o kadar çok sistem etkilenmektedir ki, bunların içinden stresi izole edip “işte sebep budur!” demek mümkün olamamaktadır.

İnsan çalışmalarında bu iş daha da zordur. Stres kanser ilişkisine dair genetik teorilerin en meşhurlarından biri stresin DNA yapısını bozduğunu ortaya koyan 1985 tarihli bir araştırmadır. Bu araştırmada stresin DNA’nın kendini tamir etme işlevini bozduğu ortaya konmuştur.

Araştırma Psikolog Janet Glaser ve Virolog Ron Glaser tarafından yapılmıştır. DNA tamir bozukluğu kanserin ilk aşamalarından biridir. Ancak varılan sonucun ikna edici olabilmesi için geniş vaka serilerinde uzun araştırmalara gereksinim vardır (Azar B: Probing links between stress, cancer; APA Monitor Online, 30 (6), 1999).

Stresin yaşam süresi üzerindeki etkisine dair araştımaların sayısı ise bir ara heyecan verici boyutlarda artmıştır. 1989 yılında David Spiegel, Joan Bloom, Helena Kraemer ve Ellen Gotteil, tıbbın saygın dergilerinden The Lancet’te (14 volum, syf 888-891) yankı yaratan bir yayında bulundular. Yazının başlığı “Effect of Psychosocial Treatment on Survival of Patients With Metastatic Breast Cancer” (Metastazlı Meme Kanseri Hastalarının Kurtuluşunda Psiko-Sosyal Tedavinin Etkisi) idi.

Vardıkları neticeye göre kanser hastalarının psikoterapötik yolla streslerinin azaltılması metastazı ve dolayısıyla yaşam süresini olumlu yönde etkiliyordu. Ancak bir başka saygın dergide, on iki yıl sonra bu bulgu reddedildi. Bu kez çok araştırmacılı bir yayın vardı. Ana araştırmacı Pamela Goldwin idi, dergi The New England Journal of Medicine idi (volum 345, 2001, sayfa 1719-26). Goldwin, Spiegel’in vardığı sonucu elde edememişti. Ve önceki araştırmanın verdiği sonuçtaki yanlışlığın analiz metodundaki kusurdan kaynaklandığını iddia ediyordu.

Kişisel deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim: Bugüne dek ilgilendiğim hemen her kanser hastası hastalığının ortaya çıkışında bir stres faktörünün varlığından söz etmektedir. Ama o faktörü taşıdığı halde kanser olmayan o kadar çok insan vardır ki, hastalardan aldığım bilgilere dayanarak bir yorumda bulunmak mümkün değildir.

Araştırmalara gelince, birbirini reddeden bulgulara bakılırsa, konuyla ilgili ciddi bir araştırma modeli ve standardı sorunu yaşanmaktadır. Buna bir de stresin izole edilmesindeki güçlükler eklenince gerçeğe ulaşmaktaki sıkıntı daha da anlaşılır bir hal almaktadır.

Burada kanaatimce en büyük tehlikelerden biri, H. Pylori buluşundan sonra kanser-stres ilişkisinin tümden reddedilip bir dogma olarak adlandırılması ve bu konuya olan bilimsel ilginin azalması olasılığıdır.

Elimizdeki bilgi ve tecrüberlerden yola çıkarak şu sonuca varabiliriz: Stres tek başına etkili bir faktör değildir (en azında vakaların büyük çoğunluğunda). Bununla birlikte stresi kanserojen sürecin önemli tetikleyicilerinden biri olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır

    formu doldurun, biz sizi arayalım

    Veri Sorumlusu: Prof. Dr. Kemal Arıkan
    Adres: Halaskargazi Cad. No: 103, Gün Apt, Daire: 4B, 34371 Osmanbey/İstanbul
    E-posta: info@kemalarikan.com

    Paylaşmış olduğunuz kişisel ve özel nitelikli kişisel verileriniz, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na (KVKK) uygun olarak ve Tıp mevzuatı kapsamında yerine getirmiş olduğumuz hizmet ve faaliyet amaçlarımız ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olarak işlenmektedir. Danışanlarımız için hazırlanan Danışan KVKK aydınlatma Metnini ayrıca okuyunuz.

    Kişisel Verilerinizin Toplanması Usulü ve Hukuki Sebebi

    Kişisel verileriniz elektronik ortamda toplanmaktadır. Web sitemizdeki randevu alın kısmında form doldurduğunuzda da burada amaçla bağlantılı veri toplama faaliyeti yapılmış olacaktır.  Web sitemiz ve randevu Formunun bağlı olduğu e-posta yurt içi sunucularda barındırılmaktadır.

    Kişisel verileriniz; web sitesi üzerinden internet erişimleri 5651 sayılı kanun kapsamında log kaydı (ip adresi ve zaman damgası, trafik bilgileri, cihaz bilgisi, hangi sayfada ne kadar süre kaldığı vb.) domain-Server sağlayıcı tarafından tutulabilir. Web sitemizde reklam amaçlı çerezler kullanılmamaktadır. Çerezleri kapatma yöntemi politikada belirtilmektedir. Web sitesi adres, iletişim, hizmet sunulan alanlar hakkında bilgi verilmesi amacı ile uygulamaya konulmuştur.

    Kişisel verilerinizin işlenmesinin hukuki sebepleri;
    – 5651 sayılı Kanun
    – Meşru menfaat

    Kişisel Verilerinizin İşlenmesi Amacı

    Kişisel verileriniz KVKK 4/2 maddesinde belirtilen ilkeler dikkate alınarak, Sağlık ile ilgili mevzuat çerçevesinde öngörülen faaliyet çerçevesinde; sağlanan hizmetlerden yararlanabilmenizi ve hizmetlerimizin tanıtımını temin edebilmek, mevzuatın getirdiği saklama yükümlülüğünün yerine getirilmesi ve diğer yükümlülüklere uymak amaçlarıyla işlenecektir.

    Kişisel verileriniz mevzuatta belirtilen süreler, mevzuatta düzenleme olmaması halinde meşru menfaat uygulamalarına bağlı olarak amaçla orantılı süre boyunca saklandıktan sonra dijital olanlar geri dönüşümsüz olarak silinme yoluyla imha edilmektedir. İlgili kişinin silme talebi halinde, mevzuata aykırı olmamak şartı ile derhal yerine getirilmektedir.

    Kişisel verileri saklanması ve imha politikamızda saklama süreleri detaylı olarak planlanmıştır. 5651 sayılı Kanuna göre trafik kayıtları en az 1 yıl tutulması gerekmektedir. Uygulamamızda 1 yıllık süreye uyulmaktadır.

    Kişisel Verilerinizin Aktarılması

    Kişisel verileriniz prensip olarak yurt dışına aktarılmamaktadır. Ancak web sitemizden sosyal medya hesaplarına (Instagram, Facebook, Twitter, Youtube) yönlendiğinizde web sitemizden ayrılmış ve yurt dışından sunulan bu hesaplara geçiş yapmış olacağınız bilinmelidir.

    Web sitemiz yurtiçinden sunulduğundan bu kapsamda alınan verileriniz yurtdışına aktarılmamaktadır. Aynı şekilde web sitemizde yer alan randevu formunun düştüğü mail adresi yurtiçinden sunulması sebebiyle formda yer alan kişisel verileriniz yurtdışına aktarılmamaktadır.

    Kişisel Verileriniz, yukarıda belirtilen amaçlara, KVKK ve diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak, yurtiçinde bulunan Turhost (veri işleyen) sunucularında barındırılmaktadır.

    Kişisel Verisi İşlenen İlgili Kişi Olarak Haklarınız

    KVKK 11. Maddesi ve yürürlükte bulunan diğer mevzuat çerçevesinde;
    Kişisel verilerinizin işlenip işlenmediğini öğrenme,

    • Kişisel verileriniz işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme,
    • Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme,
    • Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerinizin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme,
    • Kişisel verilerinizin eksik veya yanlış işlenmiş olması halinde bunların düzeltilmesini isteme,
    • KVKK mevzuatında öngörülen şartlar çerçevesinde kişisel verilerinizin silinmesini veya yok edilmesini isteme,
    • Eksik veya yanlış verilerin düzeltilmesi ile kişisel verilerinizin silinmesi veya yok edilmesini talep ettiğinizde, bu durumun kişisel verilerinizin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme,
    • İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle aleyhinize bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme,
    • Kişisel verilerin kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğramanız halinde bu zararın giderilmesini talep etme haklarına sahipsiniz.

    Taleplerinizi Öne Sürerken Uyulması Gereken Usul ve Esaslar

    Kişisel verinin konusu olan siz ilgili kişi olarak yukarıda belirtilen haklarınızı, kullanmayı talep ettiğiniz hakka ilişkin açıklamalarınızı içeren yazılı veya Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun belirlediği diğer yöntemlerle, başvuruda talep ettiğiniz hususun açık ve anlaşılır şekilde

    Yukarda sunulan adrese ıslak imzalı olarak posta yolu ile, elden veya bizde kayıtlı olan e-posta hesabınızdan gönderebilirsiniz.

    Müracaatınıza esas teşkil eden hususların şahsınız ile ilgili olması, müracaatınızda kimlik ve adres bilgilerinizin bulunması gerekecektir. Kimlik doğrulaması bizde bulunan bilginizle sınırlı olarak yapılacaktır. Başkası adına müracaatta bulunacak iseniz; özel yetki içerir vekaletname ile başvurmanız gerekmektedir. Başvuru için özel bir format olmamakla birlikte web sitemizde bulunan başvuru formunu kullanabilirsiniz, talebinizin net bir şekilde yazılması net bir cevap verilmesini sağlayacaktır.

    Bizi takip edin:

    Güncel Yazılar

    Haberler