Obsesif Kompulsif Bozukluğu Olan Hastalarda Kendini Damgalama ve Tedavi Etkinliği
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), bir bireyin işlevselliğini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yaygın bir ruhsal bozukluktur.
Obsesyonlar bireylerin müdahaleci ve istenmeyen olarak algıladıkları tekrarlayan düşünceler, imgeler ve dürtülerdir. Kompulsiyonlar, davranışsal olduğu kadar bilişsel de olabilen obsesyonlara yanıt olarak gerçekleştirilen tekrarlayan eylemlerdir.
OKB’si olan hastalar genellikle onlara sahip oldukları için utanç ve suçluluk hissederler. Özellikle toplum içinde göze çarpan kompulsiyonlar olduğu zaman, içgörüsü iyi olan hastalar davranışlarından utanç duyabilir ve etiketlenmekten korkabilirler.
OKB’li bireylerin tedaviye başlangıcı ortalama 10 yıl olduğu için genellikle kronik bir seyir izler. Bu gecikmenin önemli nedeni, semptomlarla birlikte gelen utanç, yargılanma ve damgalanma korkusudur.
Farmakoterapi ile tedavi edilen hastaların %70 kadarı, semptomlarda önemli bir rahatlama yaşarken, sadece %25 ila 47’si remisyona ulaşır. Tercih edilen psikoterapötik yöntem bilişsel davranışçı terapidir (BDT). Özellikle maruz kalma ve yanıt önleme (ERP), hastaların %52’sinde remisyona yol açar.
Tedavi sonucunu etkileyen birkaç ana faktör vardır. OKB’nin daha düşük başlangıç şiddeti, depresif semptomlar, bozukluğun kısa süresi veya bir kişilik bozukluğunun olmaması gibi klinik özellikler, OKB hastalarında BDT’ye daha iyi yanıt verileceğini öngörür. Daha yüksek anksiyete şiddeti ise daha kötü tedavi sonuçlarını öngörüyor.
Kendini Damgalama
Tedavi sonuçlarında önemli bir rol oynayabilecek bir başka faktör de kendini damgalamadır. Kendini damgalama, sosyal olarak damgalanmış bireyin, durumuyla ilgili toplumsal önyargıların farkına varması, onlarla hemfikir olması ve bunları kendisine uyguladığı bir süreci temsil eder.
Tepki olarak, giderek moralsiz, umutsuz ve çaresiz hissederler. Kendini damgalama, depresif ve anksiyete bozukluğu olan, şiddetli OKB semptomlarına sahip hastalarda daha yüksek anksiyete, depresyon semptomlarıyla ilişkilendirilmiştir.
Deres ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, yatarak tedavi gören ve kendini damgalama oranı yüksek olan hastalar, psikoterapide daha düşük katılım ve işbirliği göstermiştir. Kendini damgalama ayrıca anksiyete bozukluğu olan hastalarda ve kombine tedavi gören unipolar depresyon hastalarında daha kötü tedavi sonuçlarını öngörmüştür. Kendini damgalama, OKB’li hastalarda ilaç uyumunun azalmasının bir göstergesi olarak tanımlanmıştır.
KAYNAK:
– Ociskova, M., Prasko, J., Vanek, J., Holubova, M., Hodny, F., Latalova, K., … & Nesnidal, V. (2021). Self-Stigma and Treatment Effectiveness in Patients with SSRI Non-Responsive Obsessive-Compulsive Disorder. Psychology Research and Behavior Management, 14, 85-97.
Bizi takip edin: