Panik Bozukluğu Hakkında Her Şey (Panik Ataklar)
- Panik nöbeti nedir?
- Panik bozukluğu nedir?
- Teşhis nasıl konulur?
- İnsanlar neden panik nöbeti geçirirler?
- Tedavi yöntemleri
Panik nöbeti nedir?
Panik nöbetleri korku, baş dönmesi, baygınlık hissi, boğulur gibi olma, nefes açlığı gibi belirtilerin yanı sıra ölüm korkusu, aklını kaçıracakmış gibi olma hissiyle kendini gösteren kaygı ataklarıdır.
Nöbetler genelde 15-30 dakika kadar sürer. Nöbetlerin sıklığı ve şiddeti tanı açısından önemlidir. Kişi nöbetlerin ne zaman geleceğini önceden tahmin edemez. Eşlik eden bedensel belirtiler ve ileri düzeydeki panik hali nedeniyle tablo oldukça gürültülüdür. Bu sebeple sıklıkla hastanelerin acil bölümlerine başvurulmaktadır. Kişiler sıklıkla nasıl olup ta ruhsal bir rahatsızlığın bu denli belirgin bedensel şikayetlere yol açtığını merak etmektedir.
Panik nöbetleri genelde gençlik döneminde ortaya çıkar. Gerçek nedeni bilinememektedir, ancak sıklıkla stres yaratan önemli yaşam olayları ile ilişkisi vardır (okulu bitirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, yeni bir işe başlamak, yakınını kaybetmek, ağır hastalık geçirmek gibi).
Panik nöbeti sırasında görülen bedensel belirtiler şunlardır:
- Çarpıntı
- Terleme
- Nefes darlığı, boğuluyormuş gibi hissetme
- Titreme
- Baş dönmesi
- Bulantı
- Ateş basması veya üşüme hissi
- Bedeni uyuşuyormuş gibi hissetme
- Göğüs ağrısı
- Ölüm korkusu
Tanı koydurucu bir husus kaygının şiddeti ile öncesinde yaşanılan durum arasında genelde bir bağlantı olmamasıdır. Bu durum bazen kendiliğinden ortaya çıkabileceği gibi, ilk nöbetler genellikle endişe uyandırıcı bir olay veya durum tarafından tetiklenmiştir (örn. sevilen bir kişinin kaybı, bedensel bir rahatsızlık). Bu tarz nöbetler sıklaştığında kişide ciddi yeti kaybına yol açmakta, hasta neredeyse sürekli acillere taşınmaktadır. Bu tür nöbetler sıklıkla panik bozukluğu denilen hastalığın bir belirtisi olmaktaysa da bazen depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ve diğer psikiyatrik rahatsızlıklarda da görülebilir.
Bu türden şikayetler ile hekime başvurduğunuzda öncelikle bu türden şikayetlere yol açabilecek bedensel rahatsızlıkların (örn. tiroit bezi hastalıkları, kalp rahatsızlıkları, epilepsi nöbeti) dışlanması gerekmektedir. Bu amaçla çeşitli kan tetkikleri, EKG, akciğer filmi gibi tetkiklere başvurulması önem taşımaktadır. Bilinmesi gereken diğer bir husus ta bu tarz nöbetlerin yaşamsal bir risk teşkil etmediği gerçeğidir.
Panik bozukluğu ve Agorafobi
Panik bozukluğunda sık tekrarlayan panik nöbetleri nedeniyle hastada zamanla gündelik aktivitelerden kaçınma davranışı görülür. Panik nöbeti geçirmiş kişilerin en büyük korkusu aynı şeyi tekrar yaşamaktır. Bu nedenle panik yaratan durumdan uzak durmaya çalışırlar. Sonuçta agorafobi (açık alan korkusu) denilen durum ortaya çıkar. Kişiler panik nöbet yaşadıkları takdirde rahatça kaçıp kurtulamayacaklarını düşündükleri durumlardan kaçınma davranışı sergilerler. Hasta örneğin panik yaşayacağı korkusu ile evde kalmayı tercih eder ve bir süre sonra yalnız başına sokağa çıkmakta zorlanabilir, kalabalık yerlerde (örneğin otobüs, cami, meydan) bulunmaktan kaçınabilir. Bu durumda yaşam kalitesi düşer, sosyal aktiviteler ve hobiler için harcanan zaman azalır, kişi kendisini hasta ve diğer kişilere bağımlı hissetmeye başlar, yalnız başına evde duramaz veya sokağa çıkamaz, çalışamaz veya işine gidemez duruma gelebilir. Agorafobi her panik bozukluğu hastasında görülmese de, kişinin davranışlarında az veya çok hemen daima çeşitli kaçınma öğeleri bulunabilir. Öte taraftan oluşum mekanizması açısından koşullu reflekse benzer özellikler gösteren agorafobi, hemen her zaman panik nöbetlerini takiben ikincil olarak gelişmektedir.
Teşhis nasıl konulur?
Hastaların panik bozukluğu teşhisi öncesinde sıklıkla acil polikliniklerine başvurdukları dikkate alındığında, hastaları “senin bir şeyin” yok diye evlerine göndermek yerine bir ruh hekimine sevk etmek oldukça akılcı bir taktiktir. Böyle yapılmadığında; hastalar bu şikayetleri bedensel rahatsızlıklar ile açıklanmadığı ve panik nöbetleri sürdüğü müddetçe doktor doktor dolaşma eğilimindedirler. Bu da gereksiz birçok tetkikin tekrar tekrar yapılmasına, zaman ve emek israfına yol açmaktadır. Üstelik hastanın şikayetleri azalmadan devam etmektedir.
Panik bozukluğu teşhisi ruh hekimi tarafından konulmalıdır. Teşhis sürecinde amaç belirtilerin bedensel ve diğer ruhsal rahatsızlıklardan ayırt edilmesidir. Bu amaçla ayrıntılı fizik muayene, çeşitli kan tetkikleri, görüntülemeler ve gerekirse diğer branş hekimlerinden konsültasyon istenir.
İnsanlar neden panik nöbeti geçirirler?
Panik nöbetleriyle deney hayvanlarında görülen “savaş yada kaç” refleksi arasında benzerlikler kurulmaktadır. Ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmış bir hayvandakine benzer olarak, kişi yaşamsal bir tehlike algılamakta, buna gerek ruhsal gerekse bedensel yollarla cevap vermektedir. Böylesi bir durumda kişinin otonom sinir sistemi aktifleşmekte; dolaşım ve solunumu hızlanmaktadır, kişi bunları nefes darlığı ve çarpıntı olarak algılar. Hızlı ve derin nefes alıp vermenin bir sonucu olarak ta kandaki karbon dioksit miktarı düşmekte; bu da baş dönmesine, ellerde ve dudaklarda uyuşmaya ve sersemlik hissine yol açmaktadır.
Stresli yaşam olayları panik atakların ortaya çıkışını tetiklemektedir. Hastaların bir bölümünün nöbetlerden bir süre önce olumsuz bir yaşam olayı (örneğin bir yakının kaybı, aile içi çatışmalar, iş ve çevre değişikliği) yaşadıkları görülür. Gene hastaların bir kısmında da yeni geçirilmiş bir bedensel hastalık (kalp hastalıkları, solunum yolu ve endokrin hastalıkları) söz konusudur. Dikkat edilirse bütün bunlar kişi tarafından birer tehdit olarak algılanabilecek durumlardır. Sonraki panik nöbetlerin de bir tür öğrenme ve koşullanmış tepki yolu ile oluştuğu düşünülmektedir. Ancak bütün bunların gerçekleşebilmesi için hastada bir genetik zeminin mevcut bulunması önem taşımaktadır.
Panik bozukluğunun tedavisi
Panik nöbetler tedavi edilmediği takdirde yıllarca sürerek önemli bir yeti yitimine yol açarlar. İleri dönemlerde hastalarda mevcut rahatsızlıklarına ikincil olarak depresyon gelişebilir. Hastalar huzursuzluk ve sıkıntıları için kısa süreli rahatlatıcı etkilere sahip olduğundan alkol kullanmaya başlayabilirler veya kullandıkları alkol miktarını artırabilirler. Bu sebeplerle hastalığın daha başlangıçta tedavi edilmesi büyük önem taşır.
İlaç tedavisi
Tedavide amaç panik nöbetlerinin bir daha gelmesini önlemek ve panik nöbetlerden sonra ortaya çıkmış olan kaçınma davranışını engellemektir. Panik bozukluğunun önde gelen tedavisi uygun şekilde seçilmiş antidepresanlardır. Tedaviye bazen de kısa süreyle benzodiazepin grubu ilaçlar eklenmektedir. İlaç tedavisi tek başına ya da gereğinde bilişsel-davranışçı terapi ile birlikte uygulandığında %90’lara ulaşan oranlarda başarılı olunmaktadır.
Antidepresanlar hakkında bilinmesi gereken hususlar:
- Bu ilaçlar kesinlikle doktor gözetiminde kullanılmalıdır.
- İlaçların etkilerini gösterebilmeleri için az 2-4 hafta kadar beklenmelidir. Bu ilaçların genellikle derhal açığa çıkan rahatlatıcı etkileri bulunmamaktadır. Hatta tedavinin başlangıcında bir kısım şikayetlerinizde geçici bir şiddetlenme görülebilir.
- Kullandığınız ilacın yeterli gelip gelmediğine, ilaç değişikliğine, etkiyi güçlendirme amacıyla ilave ilaç gerekip gerekmediğine hekiminiz karar vermelidir.
- Belirgin düzelme sağlandıktan sonra tedavinin en az 6-9 ay süre ile devam ettirilmesi önerilmektedir. İlaçların tedavi sonunda kesilmesi kararını da doktorunuzla tartışarak onun önerileri doğrultusunda vermelisiniz.
- Sanılanın aksine antidepresanlar etkilerini uyuşturarak yapmazlar. Antidepresan kullandığınız takdirde düşünme ve karar verebilme işlevleriniz olumsuz etkilenmeyecektir.
- Antidepresanlar kesinlikle bağımlılık yapan ilaçlar değildirler.
- Antidepresan ilaçlar ile ilişkili görülen yan etkiler genellikle hafif olup, kısa sürelidir. Genellikle tedavinin ilk haftasında görülürler. Bunlar bulantı, kusma, baş ağrısı, sersemlik hissi gibi belirtilerdir. Daha uzun süreye yayılan yan etkiler arasında da cinsel isteksizlik, sertleşme ve boşalma güçlüğü yer alır. Kilo alımı ise ilaçların sadece bir grubunda rastlanan bir yan etki olup genellikle aşırı boyutlara ulaşmamaktadır. Bu tür yan etkileri hekiminizle paylaşmaktan çekinmeyin, bundan memnun olacaktır. Tedavi sırasında beklenmedik bir etki gördüğünüzde mutlaka hekiminize başvurunuz.
Derin TMS
Derin TMS, ilaçsız ve cerrahi olmayan bir müdahaledir, anestezi gerektirmez. Uygulama sırasında hasta uyanık ve bilinçlidir. Kafatasına yerleştirilen bir mekanizma ile kafatasının altına manyetik atımlar gönderilerek beyindeki hedef bölge fiziksel olarak uyarılır. Böylece, elektriksel aktivite ile çalışan nöronlar, manyetik uyarım sayesinde aktifleşir.
Psikoterapi
Panik bozukluğunda etkisi gösterilmiş olan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır. Terapi 6-12 seans kadar sürmektedir.
Bilişsel davranışçı terapide hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmektedir. Bunun yanı sıra nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri, stresle başa çıkma yöntemleri ile kişinin rahatlaması sağlanır. Bu sayede hasta tekrar panik nöbetiyle karşılaştığında bu baş etme mekanizmalarını kullanarak kendini daha güçlü kılabilecektir. Ayrıca kaçınılan durumlar için dereceli olarak yüzleştirme yöntemi uygulanmaktadır.
Bizi takip edin: