Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Psikolojik travma nedir?
Psikolojik travmadan kastedilen hemen herkes için duygusal yönden zedeleyici kabul edilebilecek büyüklükteki bir yaşam olayıdır. İnsanın yol açtığı travmatik olayları şu şekilde sıralayabiliriz: savaş, fiziki saldırı, cinsel saldırı, ciddi kazalar, kendisine veya bir başkasına zarar verilmesine şahit olma gibi durumlar. Bir kısım travmatik olay da doğadan kaynaklanır: yangınlar, depremler, fırtına ve seller gibi.
Aslına bakılırsa travma oldukça kişisel bir yön taşır. Herhangi birini derinden yaralayan bir olay bir başkası için daha az önem taşıyabilmektedir. Bu farklılıktan kişinin şahsiyet yapısı, inançları, kişisel değerleri ve önceki yaşam olayları sorumlu tutulmaktadır. Ancak herhangi bir deneyimin travma olarak kabul edilebilmesi için tehdit edici nitelikleri olan bu türden bir olayın daha ilk planda aşırı korku, çaresizlik hissi ve dehşetle karşılanmış olması şartı aranır. Bu türden bir yaşam olayı hem hadisenin yaşanmasını takiben ilk dönemde, hem de hadiseden aylar ve yıllar sonrası için bir dizi psikiyatrik şikayete sebebiyet vermektedir ki bu yazı da inceleyeceğimiz konuyu da bu nokta oluşturmaktadır.
Travma sonrası stres bozukluğunun tarihçesi
Sıklıkla askerlerde görülerek çarpıntı gibi kalp şikayetleri ile giden tabloya Amerikan İç savaşı yıllarında “asker kalbi” adı verilmiştir. Bunu 1. ve 2. Dünya savaşını takiben gerek askerlerde, gerekse toplama kamplarında kalmış sivillerde tarif edilen psikiyatrik tablolar takip etmiştir. Tıbbi çevrelerin konuya asıl ilgisi Vietnam’da çatışmış Amerikan askerlerinde de benzer şikayetlerin tespit edilmesiyle başlamıştır. Önceleri sadece savaşlarla ilişkili görülen bu şikayetlerin sivil kişilerde de deprem, ciddi kazalar ve fiziksel/cinsel saldırıya maruz kalınmasını takiben gelişebildiği anlaşılarak bu tarz tablolara “travma sonrası stres bozukluğu” adı verilmiştir. Travma sonrası stres bozukluğu, hastalığın gelişim aşamaları ve uygun tedaviler yönünden halen araştırılmakta olan güncel bir psikiyatri sorunudur.
Travma sonrası stres bozukluğu nedir?
Travma sonrası stres bozukluğu şiddetli bir travmatik olayı takiben gelişen bir psikiyatrik hastalıktır. Herhangi bir yaşta gelişebilir. Çoğu kişi ciddi bir travmayı takiben sıklıkla ilk aylarda çabucak toparlarken, bir grup kişide travma sonrası stres bozukluğu gelişerek kişinin geri kalan hayatında ciddi bir problem halini almaktadır. Travma sonrası stres bozukluğunda üç ayrı sahada problemler görülür:
Bunlardan ilki yaşanmış olan olayla ilişkili hatıraların, imajların, koku, ses veya hislerin kendiliğinden tekrar tekrar yaşanmasıdır. Kişiler geçmiş tecrübeleriyle o kadar ilgili olabilirler ki dikkatlerini gündelik hadiselere çelmeleri zor olabilir. Kişi bu türden tekrarlayıcı tecrübelerden büyük rahatsızlık duyar. Uykuda hadiseyi konu edinen çeşitli kabuslar görülebilir. Bu türden “geri dönüşler” sırasında terleme, çarpıntı, kas gerginliği gibi şikayetlere rastlanabilir.
İkinci olarak gördüğümüz şey bu kişilerin üstte bahsedilen geri dönüşler ve bunlara eşlik eden sıkıntı ve eza nedeniyle travmatik olayı hatırlatan bütün durumlardan kaçınmaya başlamasıdır. Bu aile fertlerinden, arkadaşlardan ve sosyal çevreden kopmaya yol açar. Kişiler ıstırap verici hatıralardan bu şekilde bir nebze de olsa uzak kalmaya çalışırlar; ne var ki duruma etrafta olup bitenlere karşı duyarsızlaşma, izolasyon hali, motivasyon kaybı, sevgi ve neşe gibi gündelik hisleri artık yaşayamama gibi problemler eklendiğinde; kişi artık önceki bir çok uğraş ve tercihlerinden kopmuş haldedir. Bu hal aile fertlerince genellikle “artık eski insan değil”, “bütün karakteri bir anda değişti” şeklindeki düşüncelerle karşılanır.
Bu kişilerde üçüncü bir özellik ta her an tetikte olma ve aşırı uyarılmışlık halidir. Kişi bu sebeple aşırı sinirli olabilir. Yaşadığı öfke nöbetleri sebebiyle kendisine yada başkalarına zarar verebilir. Ayrıca konsantre olma güçlüğü, uykusuzluk ve çabuk irkilme eğilimi de görülenler arasındadır. Kişi de alkol ve madde kullanımının yanı sıra intihar düşünceleri görülebilir.
Psikolojik travma teşhisi nasıl konulur?
Travma sonrası stres bozukluğu teşhisi ruh hekimi tarafından konulmalıdır. Teşhis sürecinde amaç belirtilerin bedensel ve diğer ruhsal rahatsızlıklardan ayırt edilmesidir. Bu amaçla ayrıntılı fizik muayene, çeşitli kan tetkikleri, görüntülemeler ve gerekirse diğer branş hekimlerinden konsültasyon istenir.
Kimler travma sonrası stres bozukluğu geliştirirler?
Travma sonrası stres bozukluğu mutlaka ciddi bir psikolojik travmayı takiben gelişir. İlginç olan nokta herhangi bir felaketi yaşayan fertlerin tamamının değil, sadece bir kısmının travma sonrası stres bozukluğuna yakalanmasıdır. Yani belli bir yatkınlık olmaksızın herhangi bir travmatik hadise doğrudan bu hastalığa yol açmamaktadır. Dolayısıyla, stresör etkinin ciddiliğinden ziyade, kişinin buna verdiği yanıtın durumu önem arz etmektedir. Felaket öncesinde ve sonrasında yetersiz sosyal destek sistemi olan kişilerin bu durumu geliştirmeye daha yatkın olduğu iddia edilmektedir. Diğer taraftan yapılan beyin araştırmalarından elde edilen veriler ışığında, bozukluğun gelişiminde birçok nörotransmiter (beyindeki uyarıcı moleküller) sistemin etkili olduğu söylenebilir. Bazı araştırmacılar travma sonrası stres bozukluğunun diğer iki psikiyatrik bozukluk olan panik bozukluğu ve depresyonla olan benzerlikleri üzerinde durmuşlardır.
Psikolojik travma tedavi yöntemleri
Uygulanan yöntemler arasında ilaç tedavileri ve psikoterapiler bulunmaktadır. Sıklıkla her iki tedavi türü birlikte uygulandığında tedavide başarı şansı artmaktadır. En temel kurallardan bazıları klinisyenin hastaya destekleyici şekilde yaklaşması, hastayı travmatik olayı tartışmaya cesaretlendirmek, ve gevşeme teknikleri gibi yöntemler ile kişinin baş etme mekanizmalarını pekiştirmektir. Hasta ailelerinin de ayrıca tedavi sürecine katılması olumlu katkı sağlamaktadır.
İlaçlar
Tedavide başta antidepresanlar olmak üzere, esasen diğer bazı psikiyatrik hastalıklarda kullanılmakta olan ilaçlar kullanılmaktadır.
Antidepresanlar hakkında bilinmesi gereken hususlar:
1) Bu ilaçlar kesinlikle doktor gözetiminde kullanılmalıdır.
2) İlaçların etkilerini gösterebilmeleri için az 2-4 hafta kadar beklenmelidir. Bu ilaçların genellikle derhal açığa çıkan rahatlatıcı etkileri bulunmamaktadır. Hatta tedavinin başlangıcında bir kısım şikayetlerinizde geçici bir şiddetlenme görülebilir.
3) Kullandığınız ilacın yeterli gelip gelmediğine, ilaç değişikliğine, etkiyi güçlendirme amacıyla ilave ilaç gerekip gerekmediğine hekiminiz karar vermelidir.
4) Belirgin düzelme sağlandıktan sonra tedavinin en az 6-9 ay süre ile devam ettirilmesi önerilmektedir. İlaçların tedavi sonunda kesilmesi kararını da doktorunuzla tartışarak onun önerileri doğrultusunda vermelisiniz.
5) Sanılanın aksine antidepresanlar etkilerini uyuşturarak yapmazlar. Antidepresan kullandığınız takdirde düşünme ve karar verebilme işlevleriniz olumsuz etkilenmeyecektir.
6) Antidepresanlar kesinlikle bağımlılık yapan ilaçlar değildirler.
7) Antidepresan ilaçlar ile ilişkili görülen yan etkiler genellikle hafif olup, kısa sürelidir. Genellikle tedavinin ilk haftasında görülürler. Bunlar bulantı, kusma, baş ağrısı, sersemlik hissi gibi belirtilerdir. Daha uzun süreye yayılan yan etkiler arasında da cinsel isteksizlik, sertleşme ve boşalma güçlüğü yer alır. Kilo alımı ise ilaçların sadece bir grubunda rastlanan bir yan etki olup genellikle aşırı boyutlara ulaşmamaktadır. Bu tür yan etkileri hekiminizle paylaşmaktan çekinmeyin, bundan memnun kalacaktır. Tedavi sırasında beklenmedik bir etki gördüğünüzde mutlaka hekiminize başvurunuz.
Derin TMS
Derin TMS, ilaçsız ve cerrahi olmayan bir müdahaledir, anestezi gerektirmez, uygulama sırasında hasta uyanık ve bilinçlidir. Kafatasına yerleştirilen bir mekanizma ile kafatasının altına manyetik atımlar gönderilerek beyindeki hedef bölge fiziksel olarak uyarılır. Böylece, elektriksel aktivite ile çalışan nöronlar, manyetik uyarım sayesinde aktifleşir.
Psikoterapi
Çeşitli türden psikoterapilerde ilk amaç kişinin herhangi bir kriz döneminde mümkün olduğunca yakından desteklenmesidir. Buna hizmeten aile fertlerinin de tedavi sürecine katılması önemli bir unsurdur. Tedaviler bireysel olarak yürütülebileceği gibi benzer tecrübeler sebebiyle travma sonrası stres bozukluğu geliştiren kişilerden oluşan gruplarla birlikte yürütülen tedaviler de faydalı olmaktadır. Her ne türden tedavi uygulanırsa uygulansın temel amaç kişilerin hadiseyi imajinasyon (hayal etme) veya olayı hatırlatan durumlarla kademeli olarak yüz yüze getirilmesi yoluyla duyarsızlaşma sağlanmasıdır. Hipnoz da kullanılabilecek yöntemler arasında yer almaktadır.
Bizi takip edin: